İzmir Karaburun’daki kıl keçisi üreticileri, havalar ısınmaya başlayınca 1200 rakımlı Akdağ’daki yaylalara gidiyor. Geçimleri keçilerin verimine bağlı olan köylüler, dağlarda kurulan rüzgâr enerji santrallerinden (RES) dert yanıyor. RES’ler yüzünden otlak kalmadığını, bu nedenle yaşadıkları yerleri terk ettiklerini söyleyen çobanlar, her yıl hayvanlarını otlatacak alanlar aradıklarını, keçilerin süt veriminin düştüğünü ve hayvanların düşük yaptığını belirtiyor.
Karaburun Kent Konseyi‘nce hazırlanan rapora göre, 415 kilometrekarelik Karaburun’un yüz ölçümünün yüzde 71’i, 6 firmaya RES proje sahası olarak tahsis edilmiş durumda. Bunun da Yarımada’nın neredeyse tüm dağlık alanlarını kaplayacak ölçüde olduğu belirtiliyor. Yarımada’da RES yatırımı planlanmayan tek bölge ise yüzde 13’lük alana yayılan Akdağ.
Keçiler çobanla oğlaklar römorkla
Kış ve ilkbahar dönemini daha ılık olan ilçe merkezine yakın kırsal bölgelerde geçiren besiciler, havaların ısınmasıyla keçi ve oğlaklarını yaylaya götürüyor. Keçilerin çobanlar eşliğinde yola çıktığı bölgede oğlaklar ise traktör ve römorklarla 1200 rakımlı Akdağ’daki ağıllara götürülüyor.
Yolculuk öncesi sabah erken saatlerde sağım yapıldıktan sonra yola çıkan keçiler; çobanlar ve köpeklerle yarımadanın sarp kayalıklarında saatlerce yol alıyor. Keçiler, zorlu yolculuğun ardından deniz manzaralı dağın zirvesindeki yaylada suyla buluşuyor. Burada bir süre dinlendikten sonra yeniden yaylııma çıkan hayvanlar, akşam ise ağıllara alınıyor.
Burada güneş panelleri sayesinde elektrik kullanabilen besicilerin en büyük sıkıntıları ise her yeri kaplayan rüzgâr santralleri, çoban azlığı ve susuzluk… Yerine göre 30 kilometre mesafeden tankerle su taşıyan hayvancılar, sıcak havalarda bu işi günde iki kez yapmak zorunda kalıyor.
Gün boyunca süt, peynir, yoğurt üretimiyle uğraşılan yayla yaşamında hayvanların bakımı da önemli bir mesai istiyor.
Talep çok, iş zor
Anadolu Ajansı ekibinin göç yolculuğuna tanıklık ettiği hayvancılardan 38 yaşındaki Halime Tokaç kışın yeni doğan oğlaklarla ilgilendiklerini, şimdi ise yaylada süt işlerini yaptıklarını anlatıyor:
“İstanbul’dan ve birçok yerden müşterilerimiz arıyor. Bazıları kıştan peynir siparişlerini veriyor. Listemiz dolu. Sabah erkenden kalkıyoruz sağım oluyor. Sonra sütü mayalıyoruz, lor ve tulum peyniri yapıyoruz. Tüm gün hiç durmadan çalışıyoruz. İşimizi özenle yapıyoruz, ürünlerimiz iyi olduğu için müşteri sayımız artıyor, siparişlere yetiştiremiyoruz, yok dediğimizde insanlar kızıyor. Kimi zaman kendimiz için yaptığımız ürünleri vermek durumunda kalıyoruz. Bu hayatın zorluğu var, sürekli hayvanlarla ilgilenmen gerekiyor ama her şeye rağmen seviyoruz zaten sevmezsek yapamayız.”
Hayvancı Halime Tokaç